İlker Atıcı
10 Nisan 2017 Pazartesi
Antiklinal Ve Senklinal
Antiklinal Ve Senklinal
Antiklinal, kelime anlamı bakımından birbirinden ayrı yöne doğru eğimli demektir. Yerkabuğunun çukur alanlarında biriken tortulların levhaların birbirine doğru hareket etmesi ile kıvrılıp yükselmesi sonucunda oluşmuş alanlardır. Yani kıvrımlı yapıların yüksekte kalan bölümüdür. Senklinal ise bunun tam tersi olarak alçakta kalan kısımdır.
Senklinal jeolojide tabakaların havza veya oluk şekilli kıvrımlanmasına verilen ad. Böylesi yapılarda üst bileşen alttakilerden gençtir. Genelde eksen düzlemine ters yapı elemanlarıdır.
Antiklinal, kelime anlamı bakımından birbirinden ayrı yöne doğru eğimli demektir. Yerkabuğunun çukur alanlarında biriken tortulların levhaların birbirine doğru hareket etmesi ile kıvrılıp yükselmesi sonucunda oluşmuş alanlardır. Yani kıvrımlı yapıların yüksekte kalan bölümüdür. Senklinal ise bunun tam tersi olarak alçakta kalan kısımdır.

Yeryüzünün büyük çukurlarında (jeosenklinal) biriken tortul malzemeler tektonik hareketler ile yan basınça maruz kalır. Yumuşak yapılı tabakalar kıvrılır. Antiklinal ve senklinal oluşur. Sert yapılı tortul tabakalar kırılır; horst ve graben oluşur. Antiklinal kıvrımın kubbemsi kısmı, senklinal ise çukur kısmı oluşturur.
El Cezeri
El Cezeri
(d. 1136, Şırnak, Cizre - ö. 1206, Cizre), (Arapça: الجزري, Kürtçe: Îsmaîlê Cizîrî) tam adıyla Ebû’l İz İsmail İbni Rezzaz El Cezerî (أَبُو اَلْعِزِ إسْماعِيلِ بْنُ الرِّزاز الجزري ) İslam'ın Altın Çağında çalışmalar yapan Müslüman bilim adamı ve mühendis. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû’l İz El Cezeri'nin Leonardo da Vinci'ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.
Hayatı
(d. 1136, Şırnak, Cizre - ö. 1206, Cizre), (Arapça: الجزري, Kürtçe: Îsmaîlê Cizîrî) tam adıyla Ebû’l İz İsmail İbni Rezzaz El Cezerî (أَبُو اَلْعِزِ إسْماعِيلِ بْنُ الرِّزاز الجزري ) İslam'ın Altın Çağında çalışmalar yapan Müslüman bilim adamı ve mühendis. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû’l İz El Cezeri'nin Leonardo da Vinci'ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.
Hayatı
1136 yılında Cizre'nin Tor mahallesinde doğmuştur. Sibernetik alanın kurucusu kabul edilen, fizikçi, robot ve matrix ustası bilim adamı "İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeri" 1206'te Cizre'de öldü. Lakabını yaşadığı şehirden alan El Cezeri, öğrenimini Camia Medresesi'nde tamamlayarak, fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaştı ve pek çok ilke ve buluşa imza attı.
Batı literatüründe M.Ö. 300 yıllarında Yunan matematikçi Archytas tarafından buharla çalışan bir güvercin yapılmış olduğu belirtilse de, robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezeri'ye âittir.
Teorik çalışmalardan çok pratik ve el yordamıyla ampirik çalışmalar yapan Cezeri'nin kullandığı bir başka yöntem de yapacağı cihazların önceden kâğıttan maketlerini inşa edip geometri kurallarından yararlanmaktı. İlk hesap makinesinden asırlar önce aynı sistemle çalışan benzer bir mekanizmayı, geliştirdiği saatte kullanan Cezeri, sadece otomatik sistemler kurmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başarmıştı.
Cezeri, otomatik kontrollü makinelerin ilki sayılan Jacquard'ın otomatik dokuma tezgâhından 600 yıl önce değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi. Bazı makinelerinde hidro mekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yönelen Cezeri, bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı. Kendiliğinden çalışan otomatik sistemlerden sonra su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturması, Cezeri'nin otomasyon konusundaki en önemli katkısıdır.
Fizikçi ve mekanikçi Bediuzzaman El Cezeri'nin diğer bir eseri de Diyarbakır Ulu Camii'nin ünlü Güneş Saati’dir.
Everest Dağı
Everest Dağı
Everest Dağı, (Tibetçe: Çomolungma, Nepali: Çonnolugma Sagramata), dünyanın en yüksek dağı. Himalayalarda, yaklaşık 28 derece kuzey enlemi ile 87 derece doğu boylamında, Çin Halk Cumhuriyeti–Nepal sınırı üzerinde yer alır. Çıplak Güneydoğu, Kuzeydoğu ve Batı sırtları en yüksek noktalara Everest (8.848 m) ile Güney doruğunda (8.748 m) ulaşır. Everest Dağı Kuzeydoğudaki Tibet platosundan (yaklaşık 5.000 m) tam olarak görülebilir. Dünya'da en çok ilgi çeken yerlerin başlarında gelmektedir.Eteklerinden yükselen Çangtse, Khumbutse, Nuptse ve Lhotse gibi doruklar Nepal'den görülmesine engel olur.
Oluşumu
Büyük Himalayaların oluşumu, Miyosen Bölümde (yaklaşık 26-27 milyon yıl önce) Hindistan yarımadasıyla Tibet yaylasının birbirine yaklaşmasının yol açtığı, jeolojik tortul havzalardaki sıkışmayla başladı. Bunu izleyen evrelerde Katmandu ve Khumbu napları (kırık ve devrik yamaç kıvrımları), sıkışıp yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrıldılar ve ilkel bir dağ sırası oluşturdular. Kuzeydeki arazi kütlesinin toptan yükselmesi, bölgenin yüksekliğini arttırdı. Napların yeniden kıvrılmasıyla bölgenin tümü yeni bir tabakayla örtüldü ve Pleyistosen Bölümün (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) Mahabarat Evresinde Everest Dağı ortaya çıktı. Karbonifer Dönemin (yaklaşık 345-280 milyon yıl önce) sonu ile Permiyen Dönemin (280-225 milyon yıl önce) başından kalan ve başka yarı-kristalleşmiş tortullarla ayrılmış olan kireçtaşı katmanları, senklinal katmanlaşma yoluyla biçimlendi. Günümüzde de süren bu biçimlenmenin yol açtığı sürekli yükselme aşınımla dengelenmektedir.
25 Nisan 2015'te gerçekleşen Nepal depremi sonrasında 1 inch (2.5 cm) kısaldığı iddia edildi. Mayıs başında yapılan incelemelerde ise sıradağlar üzerinde 0,7 ile 1,5 arasında yükseklik kaybı olduğu açıklandı. Çin Harita Müdürlüğü, 2015 depreminin ardından Everest'in kuzeydoğuya meyilli zirvesinin kaydığını iddia etti. Depremden önce Everest'in, son 10 yılda toplam 40 cm meyil oluştuğunu belirten Çin Harita Müdürlüğü, depremle birlikte bu kaymanın terse döndüğünü ve dağın da 3 cm uzadığını açıkladı.
Tırmanış Girişimlerinin Tarihi
İlk denemeler
Everest´i feth etme girişimlerinin tarihi 1904 senesine dayanır. Ancak ilk deneme tarihi olarak her ne kadar zirveye varma amacı olmamasına, sadece jeolojik ölçüm ve olası zirve yolunun tespitine dayalı olamasına rağmen 1921 senesi olarak alınabilir. Zamanın İngiltere Krallığı adına görevlendirilen George Mallory ve Lhakpa La yaklaşık 31 bin kilometrekarelik bir alanın Jeolojik ve topoğrafik analizlerini yapmışlar ve olası zirve tırmanışı için kuzey yamacı rotasını tespit etmişlerdir. Bu denemeler sırasında George Mallory zirveye yakın bir yerde hayatını kaybetmiştir. Cesedi ancak 1999'da bulunabildi. 1922 ile 1924 seneleri arasında zirve tırmanışı birçok deneme olmasına rağmen hepsi başarısızlık ile sonuçlanmıştır. 1930 ile 1950 yılları arasında kayda değer bir zirve tırmanış denemesi olmamıştır. Buradaki etken sebep ise 2. Dünya Savaşı ve bölgenin siyasi yapılanması olarak adlandırılabilir.
İlk başarı
1953 senesinde İngiliz Kraliyet Coğrafya Derneği desteği ile John Hunt liderliğinde iki ekip oluşturulmuştur. İlk ekip Tom Bourdillon ve Charles Evans den oluşmuştur. Kapalı oksijen sistemi kullanan bu ekip 26 Mayıs'ta güney zirvesine ulaşmalarına rağmen Bourdillon´un babası tarafından geliştirilmiş olan kapalı oksijen sisteminin donması sebebi ile tırmanışın son aşamasını gerçekleştiremeden geri dönmek zorunda kalmışlardır. İkinci ekip ise Edmund Hillary, Tenzing Norgay ve Ang Nyima dan oluşmuştur. Açık oksijen sistemi kullanan bu ekipten Edmund Hillary ve Tenzing Norgay 29 Mayıs saat 11:30 da Everest zirvesine ulaşmışlardır. ( Ang Nyima 8510 metrede tırmanışı bırakıp tekrar inişe geçmiştir.) Everest tırmanışının en zorlu etaplarından bir tanesi günümüzde Edmund Hillary anısına Hillary Step olarak anılmaktadır.
Gelgit
Gelgit

Gelgit veya med cezir, bir gök cisminin başka bir gök cismine uyguladığı kütle çekiminedeniyle her iki cisimde meydana gelen şekil bozulmaları. En çok bilineni, her bir ay gününde Ay ve Güneş'in göreli konumlarındaki değişmeler sonucu kütle çekimlerinde meydana gelen farklılıklar nedeniyle deniz seviyesindekiyükselme ve alçalmalardır.
Gelgit olayının türleri
2-Yarı-günlük gelgit (semi-diurnal tide)
3-Karışık gelgit (mixed tide)
Günlük gelgit; genelde tropik bölgelerde görülen, bir Ay gününde bir yükselme ve bir alçalma şeklinde oluşan gelgit türüdür.
Yarı-günlük gelgit; genellikle Kuzey Avrupa kıyılarında görülen, iki yükselme ve iki alçalma şeklinde oluşan gelgit olayıdır.
Karışık gelgit ise; genellikle Kuzey Amerika kıyıları ve Avustralya kıyılarında görülen, iki yükselme ve iki alçalma ile bütünleşik şekilde oluşan gelgit olayına verilen isimdir.
Gelgit’in etkisi sonucunda
- Akarsu ağızlarında delta oluşumu engellenir.
- Akarsu vadilerinin ağızlarının tıkanması önlenir.
- Kıyı kirlenmesi önlenir.
- Haliçler oluşur. Deniz yükseldiği zaman akarsuların ağız kısımlarına sokulur ve haliç şekli meydana gelir. Bu çeşit kıyılara haliç tipi kıyılar denir.
- Watt kıyıları oluşur. Deniz alçalınca ortaya çıkan, deniz yükselince ortadan kalkan bu kıyılara watt kıyıları denir.
- Deniz, belli aralıklarla alçalıp yükselince kıyı çizgisi değişir.
- Türkiye’nin çevresindeki denizler iç deniz olduğu için gelgit genliği azdır. Bu nedenle, Türkiye kıyılarında gelgit’in etkisi hissedilmez.
17 Mart 2017 Cuma
Eratosthenes
Eratosthenes, geography (Türkçeye Arapça üzerinden Yunancadan geçen coğrafya) kelimesini kullanan ilk kişidir ve coğrafya biliminin temellerini atmıştır.. Ayrıca enlem ve boylam sistemini icat etmiştir. Dünyanın çevresini hesapladığı bilinen ilk insandır. Dünyanın çevresini stadyum uzunluk birimine göre dikkate değer bir doğruluk ile hesaplamıştır. Bunun yanında eksen eğikliğini hesaplayan da ilk kişidir(yine dikkate değer bir doğrulukla), Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığını tam olarak hesaplamış ve 29 Şubatı kullanarak takvimde ortaya çıkan senkronizasyon problemini ortadan kaldırmıştır. Coğrafi ve kartografik bilgilerini kullanarak paralel ve meridyenlerle yapılmış ilk Dünya haritasını çizmiştir. Ayrıca Eratosthenes bilimsel kronolojinin kurucusudur ve Truva'nın fethinden Büyük İskender'e kadar yaşanan edebi ve politik olayları saptamak için çalışmalar yapmıştır.Suda tarihi ansiklopedisine göre dünya ikincisi olduğuna inandığı için Eratosthenes'e aynı dönemde yaşayan insanlar Yunancanın 2. harfi olan Beta lakabını takmışlardır.
Dünyanın Çevresini Ölçmesi
Eratosthenes Mısır'da yaptığı bir deneyle Dünyanın çevresini ölçmüştür. Antik Mısır'da Asvan (Grekçe ismi Syene, Antik Mısırda Swenet olarak adlandırılmıştır.) şehri Yengeç Dönencesi'nde olduğu için yaz gündönümünde Güneş tam tepedeydi yani gölge boyu sıfır olur. Eratosthenes bunu biliyordu. Gnomonu kullanarak öğle vaktinde İskenderiye'deki gölge açısını ölçtü ve güneye doğru 7°12' olarak buldu ve pusula yardımı ile gölge açısını buldu. Dünya'nın tam küre olduğunu varsaymıştır, bu varsayımla İskenderiyeAsvan'nın kuzeyinde olduğundan aradaki yay farkı oranı 1/50=7°12'/360°dir. Yani bu iki şehir arasındaki mesafe Dünyanın çevresinin 50'de 1'idir. Firavunun defterdarları tarafından yapılmış ölçülere göre iki şehir arası mesafe 5.000 stadyumdur (927.7 km ya da 500 mil). Eratosthenes yaptığı geometrik hesaplama sonucunda 1 dereceye 700 stadyum düştüğünü buldu. Bu durumda Dünya'nın çevresi 252.000 stadyumdur. 1 stadyum 185 metreye tekabül eder diye kabul edilirse , çevre 46.620 km olarak bulunur ve %16.3 hata payı ile gerçek değere yaklaşılır ancak Antik Mısır'da 1 stadyum 157.5 metredir, bu durumda ölçüm 39,690 km olur, yani hata payı %1.6 ile gerçek değere yaklaşılır.
Asal Sayılar
Eratosthenes asal sayıları bulmak için basit bir algoritma geliştirmiştir. Bu algoritma Eratosten kalburu(İngilizce:Sieve of Eratosthenes) olarak bilinir. Matematikte Eratosthenes kalburu (Grekçe: κόσκινον Ἐρατοσθένους) asal sayıların seçilmesinde temel algoritmadır. Algoritma asal sayıları bir sınır olmadan bulabilmeyi sağlar. Algoritma kısaca şöyledir: 1,2,3... dizisi yazılıp 2'den başlayarak her sayı için sırası ile katları silinir, silinmeden kalanlar(herhangi bir doğal sayının tam katı olmayanlar) kalır ve bunlar asal sayı olarak adlandırılır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)